17 Aralık 2014 Çarşamba | By: YeniAy M.

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ile Haçlı Seferleri


 
UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız.
 

NESİLLER BOYUNCA ANLATILAN 'HAÇLI SEFERLERİ' NASIL VE NE NİYETLE GERÇEKLEŞMİŞTİR? HAÇLILAR DOĞUNUN ZENGİNLİĞİNİ ELDE ETMEK UĞRUNA NE TÜR VAHŞETLER GERÇEKLEŞTİRDİ?

 

Kitabın yazarı Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, bir zamanlar buraya ÖZEL olarak hazırladığım bir tarihi program yazısının ANA KONUĞUYDU. Konu; Abdülhamit Han. Eğer izlemek veya okumak isterseniz aşağıdaki yazıya tıklayınız ki tarih meraklısı iseniz eğer kesinlikle tavsiye ederim.

Abdülhamit Han yazısı ve videosu için tıklayınız.

Gelelim kitabımızın konusuna. Aslında konusu isminde belli. Yine de benim adetim olduğu üzere muhakkak içeriği hakkında AYRINTILI bir anlatıma girip, can alıcı kısımların ÖZETLERİNİ yazarak sizi meraktan çıldırtacağım. :P İnşallah yani. :)

Kitabın önsöz ve girişinden sonra (muhakkak okuyun) Haçlı Seferleri öncesindeki İslam ve Batı Hristiyan Dünyasının mevcut durumu hakkında güzel bir özet geçmiş. Ben de özetin özetini geçecek olursam eğer:

HRİSTİYANLAR: Bizans Hristiyanları, Selçukluların İznik'i işgal edip başkent yapması ile mevcut konumlarının(İstanbul) büyük tehdit içinde olduğunu bir dönem yaşamaktadırlar. Bunun için zillet olsa da Ortodoks Hristiyanlar, Katolik Hristiyanlardan yardım talep eder. Bu talebi fırsat bilen Papa 2.Urbanus ise Batı dünyasının içinde bulunduğu fakirlik, kıtlık ve kendi siyasi gücünü arttırma gibi niyetlerle Avrupa'ya HAÇLI SEFERİ çağrısı yapar. Bu şekilde doğunun zenginliklerini sömürmek için harekete geçerler.

İslam dünyası ise parçalanmıştır. Müslüman devletler birbirleriyle ya da devlet içinde kardeş saltanat kavgaları ile birbirlerine iyice girmişlerdir. Zaten batının sefer düzenlemesine bu kadar rahat karar vermelerinin nedeni de İslam dünyasındaki bu parçalanmışlıktır.

Daha sonra -yazar buraya gelene kadar daha bir çok konuyu ana başlık edinmiş ama oraları geçiyorum- Birinci Haçlı Seferine geçiyoruz. Aslında bizim için en ağır olan haçlı seferi bu. Çünkü arkasında yüzbinlerce şehit, gazi ve acı bırakmış, Kudüs işgal edilmiştir. Yazar bize haçlıların nasıl toplandığı, hangi yolu izleyerek İstanbul'a geldiği ve bu zaman zarfında önlerine geçen Hristiyan şehirleri bile nasıl yağmalayıp, insanları katlettiğini iyice açıklamış. Hatta seferler için nasıl Yahudilerden borç para aldıklarına kadar bize anlatıyor. İstanbul'a geldiklerinde ise davranışları aynen devam ediyor ki Ne İmparator ne de İmparatoriçe kendilerinden haz etmemelerine rağmen onlara karşı koyacakları güç yoktur.

Bu haçlı seferlerinin en önemli özelliklerinden birisi toplanan orduların çoğunluğunun çiftçiler, katiller, hırsızlar gibi çapulculardan oluşması. Papa, uyduruk bir günah çıkartma yöntemi ortaya atarak "Kudüs'ü almak için yapılacak seferlere katılan herkesin günahları bağışlanmış, temizlenmiş olacaktır. Dahası bu seferlerde ne günah işlerseniz işleyin affedilmiş olacaksınız!" Böyle bir teminat altında bu çapulcu ordusunun neler yapmış olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Düşünsenize, eğer biri size ne yaparsanız yapın, şu zaman içerisinde yapılacak her türlü günah muhakkak affedilecek, tertemiz olacaksınız, derse, siz neler YAPMAZSINIZ? Onlarda bu imkanı sonuna kadar kullanmışlar.

Haçlı Ordusu, İstanbul'a vardıktan sonraki ilk hedefi İznik. Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan ilk saldırıları kolayca geri püskürtünce Haçlıların bu kadar olduğunu zannedince sorun yaşadığı Danişmendliler ile savaşmaya gider. Oysa onları küçümsemiş, bu da büyük bir  hataya sebep olmuştur. İznik'in kuşatıldığı haberi gelince geri döner ama muvaffak olamaz. Hatta bu 'küçümseme' hatasını iki kere yaparak bir liderin asla yapmaması gereken hatayı tekrar eder. Sonuç ise hüsran olur. Selçuklular çekildikçe çekilir, haçlılarda takip ettikçe eder. Oysa başka Müslüman devletleri de vardır ama iç çekişmeler ve birbirleri arasındaki çekişmeler büyük sorundur. Bu mücadele yok demek değildir, bazen yardımlaşma olur bazen Şii Fatimi Devleti çomak sokar... Sonuç ise Kudüs işgal edilir. Zaten oraya kadar katliam, soykırım ve canilikle ilerleyen haçlılar, Kudüs de Müslüman ve Yahudilere yaptıkları katliamlar öyle hal almıştır ki camiilere dolan kan, haçlıların dizlerine kadar yükselmiştir. Yahudiler ibadet yerlerine sokulup yakılırlar.

Bir parantez açmak istiyorum, daha önce okuduğum ama emin olamadığım bir olayı kaynağı ile görünce tasdik etmiş oldum. Fransız bir komutanın emri ile emri ile Türk-Müslüman şehitlerin etlerinin çorba, çocuklardan şiş kebap yapıp yemek gibi çeşitli yamyamlıkların yapıldığını öğrenmiş olduk. Medeni insanın hali bir başka oluyor. Ama Bizans İmparatoriçesinin de dediği gibi bu haçlılar "Batılı Barbarlar"

Birinci Haçlı seferlerinin haçlılar lehine sonuçlanmasından bir süre sonra kurdukları Urfa Krallığı, Müslümanlarca yeniden alınmasından sonra tehlike çanları çalmaya başlar. Bu yüzden ikinci haçlı seferleri çağrısı da yapılır. Zira zafer kazanmış olsalar da orduların büyük bölümü ölmüş, bir kısmı da batıya geri dönmüştür. Hali ile çok az bir güç ile mevcut durumlarını korumaya çalışmaktadırlar ama kendi içlerinde de sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Müslümanlar ise yavaş yavaş birleşmeye başlamıştır.

Selahaddin Eyyubi ise işte bu dönemlerde yıldızı parlayan bir genç olarak ortaya çıkıyor. Amcası ile katıldığı savaşların sonrasında Mısır'a vali olması ve Fatimi devletinin Mısır'da hakimiyetinin son bulması ile artık Eyyubi devletinin kurulmasına kadar geçen süreçler bize açıklanıyor. Müslümanların birleşip Kudüs'e kadar bir çok zapt edilmiş bölgeleri geri alınması ve sonunda Kudüs'ün tekrar ele geçirilmesi ile ikinci haçlı seferleri Müslümanların lehine sonuçlanacaktır. Hatta Kudüs'ün geri alınmasından sonra, Hristiyanların yaptığı katliamlar yapılmamış, kimsenin malına el konulmamıştır. Bu durum uzunca süre batıda anlatılacaktır.

Kudüs'ün tekrar Müslümanların eline geçmesi sonucu üçüncü haçlı seferleri mecbur olunur. Alman İmparatorunun Anadolu'ya vardıktan sonra dereye düşüp boğularak ölmesi Almanları geri döndürürken, Fransızlar bazı kayıplardan sonra başlarında kralları ile geri döner ama aslında Fransız kralı kaybettikleri yerleri geri alamayacaklarını anladığı için İngiltere'nin bazı topraklarını gözünü dikmiş bir şekilde geri dönmüştür. İngiliz kralı da Fransız kralının niyetini öğrenince haçlıların başına vekil atayarak geri döner ama bu haçlı seferleri de sonuçsuz kalır.

Dördüncü Haçlı seferi ise Müslümanlara diye çıkılıp, Ortodoks Hristiyanlara saldırıya dönüşüyor, İstanbul Haçlılarca işgal ediliyor ve Bizans devletine son veriliyor. Şehir yağmalanıyor, kiliseleri Katolik kiliseye bağlanıyor ve insanlar kılıçtan geçiriliyor. Venedik-Frank Devleti kurulsa da 50 küsur sene sürüyor ve bir Rum asinin baş kaldırması ile bu saltanatta son buluyor.

Beşinci ve Altıncı hatta Yedinci hatta sekizinci seferlerde olumsuz sonuçlanıyor. Bir tek beşincisinde Kudüs yeniden haçlıların eline ama bu sefer kan dökülmeden ele geçiyor ama bu da o dönem Müslüman dünyasına hayran ve sevgi besleyen ve kan dökmekten hoşlanmayan Fredirick'in zorla başlarına geçirilmesi ile (yoksa aforoz edilecektir) diplomasi yolu ile başarılıyor. Ama Papa bu adamdan hoşlanmaz ve suikast düzenler. Bunun üzerine Fredirick romaya yürür. Yedinci Haçlı seferlerinde Moğol belası ortaya çıkar ama bu dönemde Mısırda kuruluş olan Memluklular devletinin başı olan Baybars ortaya çıkacaktır. Son seferin başında da, gene, Fransız bir kral vardır ama o da Filistin'i kuşatıp başarısız olup geri döner.

İlk haçlı seferleri hariç tüm haçlı seferlerinin (beşinciyi de diplomatik bir zafer kabul edebiliriz ama kısa sürmüştür ama nispeten haçlı zaferi hanesine yazılması gerekir.) başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyebiliriz. Ama bu haçlı seferlerinin anlatılması etmesinin sebebi "Aaa bakın Hristiyanlar ne kadar cani, sözlerini de hep bozmuşlar, pis gaddarlar! Bir de bizlere barbar, cani, katil diyorlar!" demek değildi. Burada görüyoruz ki eğer İslam dünyası parçalanmış olursa Batı Dünyası doğunun zenginliklerinin sömürmek için saldırmakta ve muvaffak olmaktadır. Ama Müslümanlar ne zaman yeniden birleşerek hareket etse her daim kaybedip geri çekilmekte ve bulundukları yerlerden ayrılamamaktadırlar. Çünkü bu Allah'ın vaadidir. Bu yüzdendir ki günümüze döndüğümüzde haçlı seferlerinin son bulmadığını, aynen devam ettiğini görüyoruz. Filistin, Kudüs, Irak(Bush bu saldırı için Haçlı Seferi demiştir.), Afganistan gibi nice İslam ülkesi Batılılarca(ve Siyonistlerce) işgal edilmiş, aynı gaddarlıklar yapılmaya devam etmiştir. Çünkü biz parçalanmış durumdayız. Birleştiğimizde kaybettiklerini bilen batılılar ise birleşmemiz için her şeyi yapıyorlar. Eh, adamlar akıllı, uyanık; oyuna gelmemesi gereken biziz. Oyunu biliyoruz değil mi?

Kitap hakkındaki genel görüşüm:
 
Yazar öyle bir yazmış ki kafamda film şeritleri geçerek okudum kitabı. Bir başladım daha ne olduğunu doğru düzgün anlayamadan kitap bitmişti. :) Dili güzel, sıkıcı bayıcı dillerden değil. Ders veren bir kitap olmuş. Zira dediğim gibi kitabın yazılmasının sebebi yapılan gaddarlıklara " tüh kaka! lanet olsun size!" demek için değil, tarihin tekerrür etmesindendir. Zira insan asla değişmez. Tarih bu yüzden okutulur. ;)
 
Yazarın hoşuma giden bir noktası daha var. Hiçbir şekilde falanca ırkı övmemiş, falancasını yerin dibine sokmamış. Yani Türkleri yüceltip gerisini küçümseme yapmamış. Bu açıdan çok büyük bir artı bu kitap. Zaten bunu yapsa idi "Birleşin!" iletisine ters bir hareket olurdu. Saltanat kavgasını bırak, ırkını yüceltme, mezhebi öne çıkartma; Müslüman kimliğin önde olsun ve birleşin!
 
Kitap Okuma Önerisi:  Muhakkak alın.

Puan: 10/10