19 Şubat 2014 Çarşamba | By: YeniAy M.

Abdülhamit Han

BU KİTABA DA GÖZ ATIN: SULTANLARIN GÜNLÜĞÜ- AY ve GÜNEŞ'İN SALTANATI


14 Şubat tarihinde yayınlanan Öteki Gündem programının ilk 1 saat sonrasından itiberen anlatılmaya başlayan Abdülhamit Han konusunun notlarını çıkarttım. Bazı programlar gerçekten de kitaplara bedel oluyor. Madde madde, konuşma şekline göre ana konuları yazdım. İnşallah beğenirsiniz. (Üç günümü aldı. :)  )

Programı izlemek isterseniz, aşağıdan izleyebilirsiniz.

 
 

 
 
 

ABDÜLHAMİT HAN

1-     Prof. İhsan Süreyya Sırma: Liselerde, üniversitelerde Sultan Abdülhamit Han’ın ismini kullanmak yasaktı. Suçtu. Herkese ‘Kızıl Sultan’ olarak öğretilirdi.

2-     Doktora için Fransa’ya gittiğimde dedim: “Yahu! Buna neden Kızıl Sultan demişler? Burada hür bir ortam var, ben bunu bir araştırayım. ” Fransız bir yazar; doğuda bir isyanı bastırdığı için “Kızıl Sultan Abdülhamit” diye kitap yazınca İttihat Terakki-Jön Türkler bu ismi onun aleyhine kullanmaya başladılar.

3-     Abdülhamit Han imkânsızlıklar içinde 33 yıl boyunca saltanatta kaldı ve devleti savaştan uzak tuttu.

4-     Hocam(Fransız) “uğursuz” derdi. Yani hiç sevmiyorlardı onu. Bir gün özel konuşuyorduk. Dedi ki: “Senin bu sultan var ya. Bastonunun ucunu Karadeniz’e sokuyor ama Akdeniz bulanıyor.” Yani böyle bir siyasi deha idi. Avrupa’yı eline oynatmıştır.

5-     1976 yılında ilk defa konferansta bir tebliğ sunacağım. Konu: Pekin Hamidiye Üniversitesi(Fransız arşivlerinde buldum). Arşivlerde buldum. İstanbul Üniversitesinde tebliği sunuyorum. Şahabettin Tekindağ Hoca vardı. Ben bitirince o kalktı. “Evladım, tarih ciddiyet ister. Roman mı yazıyorsun, hayal mi geriyorsun! Ne demek Pekin de falan!” Belgeyi çıkartıp kasten Fransızca okudum. O zaman Ercüment Hoca da var. Döndü dedi. “Şahabettin. Çocuk senin benim bilmediğimiz bir şeyi çıkartmış. Sevmiyorsun Abdülhamit Han’ı diye niye böyle yapıyorsun!”

6-     Ondan sonra da tüm Türkoloji kongrelerinde Abdülhamit Han’ı anlattım. Şahabettin Hoca da bana saldırdı. 1981 yılına kadar sürdü bu. Uluslararası 9. Türk Tarih Kurumu Kongresi oldu. Tebliğim de şuydu: “Kızıldeniz’de Fransız-İngiliz Silah Kaçakçılığı ve Sultan Abdülhamit Han’ın buna karşı mücadelesi.” Benim tebliğ bitti. Hoca yine geldi. Tabii herkes gene bekliyor. Dedi ki: “Çocuklar. Ben iki kişiye haksızlık yaptım: biri Abdülhamit Han, diğeri de bu çocuk. İtiraf ediyorum.” Allah rahmet eylesin; 6 ay sonra vefat etti. İşte biz böyle bir ortamda Abdülhamit Han’ı okuduk.

7-     Abdülhamit’e karşı çıkan İslamcılar; Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Rıza Tevfik, Elmalılı Hamdi Yazır… Bunlar içinde bir tek Said-i Nursi “Sultan Abdülhamit’e karşı hata işledim.” demiştir.

8-     Prof. AHMET ŞİMŞİRGİL: Akif’in sultan ile ilgili fikirleri ve sözleri gerçekten çok ağırdır. Bir kısım insanlar özrünü dillendirseler de delil gösteremezler. Zaten onun karşılığı yine şiirler olması lazım(şiirle saldırdı, şiirle özür dilemeli mantığı gütmektedirler. Zira şairlerin özelliklerinden biri de bu kabul ediliyor; duygu ve düşüncelerini ifade etme aracı onlar için şiir. Mantık bu.).

9-     Akif öyle sözler söyler ki; Herifin sofrada şampanyası hâlâ ayran
Bâri yirminci asırdan sıkıl artık hayvan (s. 422)

 

Kız kadın hepsi haremlerde bütün gün mahpus
Şu telakkiye bakın en kötü vahşet namus (s. 422)

 

Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi (s. 422)

 

Kafes ardında hanımlar gibi Saikliydi Hamid

Âl-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid (s.415)

 
+ Mehmet Âkif Ersoy, 1966 baskılı Safahat isimli kitabı

 

10-  Akif, İttihat Terakki üyesiydi. Onun etkisiyle bunları yazdı. Hala, Said Nursi ve Akif’in neden sultana böyle karşı çıktığını anlayabilmiş değilim. Ama o zamanlar İngilizlerin İslam âlemine soktukları casusları var. Mesela Akif der ki: İnkılap istiyorum ben de fakat Abduh gibi, Asrın en büyük âlimi Cemalleddin Afgani gibi… Bu ikisinin Mason oldukları da kesinleşti(kimi görüş aksini söyler.). Bu adamların tesirleri ile böyle bir şeye düşmüş olabilirler. Onun için de İngilizlerin geçmişte şimdi ve gelecekte din adamları kılındığında sokmuş oldukları casusları iyi bilmek lazım.

11-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Benim bir eklemem var; Muhammed Abduh ile ilgili… Ben arşivde belgeler buldum. Dediğiniz gibi; bunlar üçlüydü: Reşit Rıza,  Cemalleddin Afgani ve Abduh. Onlar zannettiler ki Osmanlı saltanatı yanlıştır. Biz yeni bir şey getireceğiz. Bu yüzden batıya gittiler ama umduklarını bulamadılar.  Geri döndüler. Abduh geri dönünce Sultan Hamit’e mektuplar yazıyor. Bunları ben çıkarttım, bizim arşivlerde var. Ve ona diyor ki “ben emrinizdeyim.” Sonra diyor ki “Osmanlı halifesini tanımak vecibedir.” Yani pişman olmuş. Afgani’ye gelince…  Abdülhamit gerçekten siyaset adamı. Onu İstanbul’a davet edip, bir köşke yerleştirdi. O (Afgani) gerçekten de hilafet peşindeydi.

12-  Ahmet Şimşirgil: Semerci şiiri(Akif)… O zamanlar bir şey var şimdi. Siz bir hükümet seçiyorsunuz. Bakıyorsunuz ki gelen gideni aratıyor. İttihat Terakki gerçekten de gideni arattı.  Ama ben size tövbenin nasıl olduğunu söyleyeyim mi? Rıza Tevfik var. Tek Filozof o. İşte tövbe onunkidir. Ben de Akif’ten böyle bir beyit, şiir beklerdim. Çünkü o sonradan da çok uzun süre yaşadı. Hatta “Bu memlekette Cuma namazı bile kılınmaz.” deyip çekti gitti. Daha ciddi bir şey beklerdim, Semerci hikâyesi değil. Rıza Tevfik ne diyor?

 

Neredesin Şevketli Sultan Hamit Han?

Feryâdım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına…

 

Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan!..
Bizdik utanmadan iftirâ atan,
Asrın en siyâsî pâdişâhına...
 

 

"Pâdişah hem zâlim, hem deli..." dedik,
“İhtilâle kıyâm etmeli...”  dedik;
Şeytan ne dediyse biz
"Belî..." dedik;
Çalışdık fitnenin intibahına

 

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sâde deli değil, edepsizmişiz:
Tükürdük atalar kıblegâhına!..

 

Lâkin sen Sultân'ım, gavs-ı ekbersin,
Âhiretden bile himmet eylersin...
Çok çekdi şu millet, murâda ersin:
Şefâat kıl şâhım, meded-hâhına!..

 

13-   Prof. İhsan Süreyya Sırma: Bir arkadaşımla Paris’ten döndük. Ben Abdülhamit Han hakkında araştırma yaparken o da Elmalılı Hamdi hakkında yapıyordu. Oturduk Beyazıt’a.  Dedim “Senin adam benim adamı niye halletti?” … “Olamaz öyle şey!”… “Eh git, oğlu yaşıyor.  Üsküdar’da. Sor.” dedim. Geldi gitti, dedi “Doğru”.

14-  Elmalılı Hamdi Yazır da İttihat Terakki üyesiydi. Ve fetvayı da o yazdı… Şimdi Sultan Abdülhamit Han’a dediler ki “Sen anayasayı tekrar yürürlüğe koy.” Kabul etti. Meclisi Mebusan seçilecek ve üçte ikisi gayri Müslim. Bununla da yetinmedeler “Bunu halledeceğiz.” Bunun için de Şeyhülislamın fetvası gerekir. Nasıl fetva yazılır? Fetva emiri vardır. O kimdir? Nuri Efendidir.  Nuri Efendi “Ben bunu yazmıyorum! Çünkü sizin dediklerinizi bu sultan yapmadı. Ona iftira atıyorsunuz!” dedi. O zaman Hamdi Yazır, o zaman küçük Hamdi diyorlar, dedi ki “Ben yazarım!” Yazdıktan sonra tabii olarak Şeyhülislam’ın imzası gerekir. Orada maalesef bir terbiyesizlikte yapılıyor.  Ziyaüddin Efendi’ye (Şeyhülislam) gidiyorlar ve diyorlar ki “Seni meclise götüreceğiz, orada imzalayacaksın.” O da “Ben gelemem, hastayım.” diyor.  Neyin var deniyor o da “İdrarımı tutamıyorum.” diyor.  Talat Paşa çekiyor tabancayı “Bugün öyle hasta olma günü değil. Seni götüreceğiz.”  Silah zoruyla meclise götürülüyor, gayri Müslimlerin oyuyla hallediyorlar; Müslümanların halifesini!  

15-  Ahmet Şimşirgil: Ama orada, onların arasında bir kişi karşı çıkıyor.  Ayağa kalkıyor, titrek bir sesle “Yapmayın efendiler, beyefendiler. Yazıktır. Günahtır. Bu millete yazık ediyorsunuz. Hepiniz padişahın ekmeğini yediniz.” Bir Rum vekili! “Vay hain! Alçak! Gerici! Yobaz!” Bütün herkes üzerine… Linç edecekler. Hani hürriyetlik?  Hani herkesin fikrini özgürce dile getirebileceği bir rejimdi?  İttihat Terakki ne diyordu? Özgürlük, müsavat (eşitlik) diyordu.  Ya sen daha bir kişinin aleyhte sözüne tahammül edemiyorsun beyefendi! Sen ne getiriyorsun? Bunu demiyorlar işte!

16-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Fransız arşivlerinden aldım. Meclis seçilince şöyle seçiliyor: Mesela sen Selaniğe veya Beyrut’a… Şu gönderdiğimiz üç kişiden birini seçin diyorsun. Bu, Cumhuriyetin ilk yıllarında da aynı yapılmış. Yani sizin seçim hakkınız yok. Onların seçtiklerinden birini seçeceksiniz. Meclisi Mebusan böyle oluşturuldu.

17-   Ahmet Şimşirgil: Yazıktır. Sultana “Seni azlettiler” diye geliyorlar. Dört kişi. Biri Ermeni; Emmanuel Karasu(onun da Yahudi asıllı olduğu söylenir.), diğeri Yahudi, bir diğeri Gürcü ve bir Arnavut.  Şimdi bu dördü gelip “Millet seni azletti.” Deyince, tabi Abdülhamit Han’ın tek sözü var: “Hangi millet?” Emmanuel, Abdülhamit Han’dan Filistin de, Yahudilere toprak verilmesini isteyen adamdır. Sultan onu çıkartıyor(uzaklaştırıyor vs. manasında.). Amerika’ya gidiyor. Oradan da Selaniğe gelip meclise seçilip, tebliğ için gelenler arasına giriyor. Ve bu adamın mektubu da vardır: “Azledileceksin ve gelenler arasında ben de olacağım.” Diye mektup göndermiştir Sultana. İttihat ve Terakki’nin yanında yer alıp, savunanların… Sadece şu hadise bile bu terakkinin ne olduğunu göstermeye kâfidir bana göre.

18-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Arnavut ile ilgili. Tezimi hazırladım, hocama götürdüm Paris’te. Bir hafta sonra beni çağırdı: “Sen neden büyükelçimizin dedesine hakaret ettin?” Ben de “Kim o?” dedim.  Dedi “şu” adam. Meğer o zamanın Paris büyükelçisinin dedesiymiş o Arnavut. Hoca dedi “Bunu çıkartacaksın.” Ben reddettim. “Sizin arşivlerden çıkarttım. Fransız arşivlerinden.” Ve onu öyle bıraktım. Demek istediğim “komplo” güzel yapılmış(sultana karşı).

19-  Abdülhamit Han’ın Şazeliyye Şeyhine Mektubu: Ben hilafet-i İslamiye-yi başka bir sebep dolayısıyla değil, Jön Türkler olarak bilinen İttihat cemiyetinin baskı ve tehdidi ile bıraktım. Hilafeti terke zorlandım. Mecbur bırakıldım. Mukaddes Toprak Filistin’de Yahudiler için Milli bir devlet kurulmasına izin vermem konusunda ısrar ettiler. Bütün ısrarlarına rağmen bu teklifi kati suretle reddettim. Nihayet 150 milyon İngiliz altını vaat ettiler. Bu teklifi de reddettim. Ve şu cevabı verdim. “150 milyon İngiliz altını değil. Dünya dolusu altın verseniz bu teklifinizi asla kabul etmeyeceğim!” Ben bu Millet-i İslamiye-ye, Ümmet-i Muhammed’e 30 seneden fazla hizmet ettim. Atalarımın yüzünü kara çıkartmadım.  Bu kati cevabından sonra tahttan indirilmem konusunda görüş birliği ettiler ve beni de Selaniğe gönderdiler. Mevla’ya hamd ettim. Ve ediyorum ki Mukaddes Toprak Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması teklifinden kaynaklanan edebi ayıbın lekesini Osmanlı devletine ve Âlem-i İslam’a sürmeyi kabul etmedim.  Bunun üzerine de olan oldu.

20-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Evet, hatta diyor ki Herzl’e.  “Orası Müslümanların malı. Benim ceketim değil ki sana vereyim!” Bütün Osmanlı borçlarını sileceğiz diyorlar. Ama Sultan karşı çıkıyor.

21-  Ahmet Şimşirgil: Daha sonra o Yahudilerin açıklamaları var: “Biz Abdülhamit Han’dan milyon altınlarla alamadığımızı İttihat Terakki’den 400 altına aldık.”

22-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Artık gerçekleri konuşmak lazım. Filistin’de bulunan orduyu niye çektiler yukarıya(Terakkiciler)?  İngilizlere teslim ettiler doğrudan doğruya. Ondan sonra da 48’de yapmacık bir devlet yaptılar. Ve bugün devletlerarası hukuka göre İsrail şu an Türkiye’ye bağlıdır. BM devlet kuramaz ki! Ama ne yazık ki Abdülhamitler yok, Kanuniler yok ki…

23-  Ahmet Şimşirgil: Biz neden Hamit Han’ı 80 yıl boyunca Kızıl Sultan diye anlattık? İşte bunlar anlaşılmasın diye. İttihat ve Terakki zihniyeti ve o zihniyetten gelenler tüm bunlar bilinmesin diye… Bu vatanı satanlar, yok edenler, parçalayanlar, bölenler anlaşılmasın diye hala o terakkinin ileri gelenlerini büyük, kahraman, vatansever adamlar olarak anlatırken Hamit Han’ı biz 80 sene Kızıl Sultan olarak okumaya devam ettik. Bu çok acıdır yani. İşte sebebi bu! Sebebi Filistin’dir, Balkanlardır.  Sebebi hilafettir.  İttihat ve Terakkinin miras yedi gibi memleketi dokuz(9) sene içerisinde harcamasıdır.

24-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Biliyorsunuz “Hasta Adam” falan dediler. O zamanlar terakki ile irtibatta olan Romen bir yazar(Cuvaren mi ne öyle bir ismi var) kitap yazıyor: Türkiye’yi bölmenin 100 projesi. Bunu yazıyorlar. Ve ittihat terakki bunlara yardımcı oluyorlar.  

25-  Ahmet Şimşirgil: Sultan tahttan indirildikten sonra, Yıldız Sarayının neredeyse bütününe yakını yağmaya uğruyor. Kurtarılmış eşya yok denecek kadar azdır. Felaket bir durumdur. Perdelerine, halılarına kadar… Saray 30 senede neredeyse Topkapı Sarayı kadar hazineler ile dolmuş bir saraydı; altınları, şamdanları, eşyaları. Eserler. Abdülhamit Han’ın baş düşmanı Tevfik Fikret “Yiyin efendiler, yiyin! Bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Diye şiir yazar. (Saray yağmasında sarayda çalışan hizmetli kadınlar da dışarı atılır. Kimisi kandırılır batakhanelere sürüklenir, kimisi intihar eder.  Tam olarak ne oldu onlara bilinmiyor.) Başka neler yapılıyor?  Hamit Han’ın en çok eleştirildiği nokta fişleme olayıdır.  Hafiyelerdir.  Osmanlı arşivlemeye büyük önem verir. İttihat Terakkiciler ne yapıyor? Saraydaki tüm belgeleri yok ediyorlar. Yakıyorlar. Neden? Zira İngilizler ve Fransızlar ile dış bağlantıların hepsi ortaya çıkacak (Sultan’ın kurduğu İstihbarat teşkilatının merkezi Yıldız Sarayıydı. Bu yüzden tüm bu belgeler doğrudan padişahın eline geçer, arşivlenirdi.).  Yok edilen belgeler arasında Ermeni olayları ile ilgili belgeler de vardır. (Kimi belgeler Bulgaristan’a satıldı.) Neden yok ediyorsun? Çünkü senin iç yüzün ortaya çıkacak.  Çünkü İttihat’ın tüm toplantılarına Ermeni çeteleri de katılıyor. Rum, Bulgar,  Sırp çeteciler hepsi bir arada. (Ermeni politikası sorusu üzerine) Hamit Han, devlete kurşun sıkan, silah çekene devlet yönetimi neyi gerekiyor ise onu yapar.  Devlete silah çeken kurşunu yer, dayağı yer yerine oturur. Bunun dışında kendi hazinesinin başında Agop Paşa vardır. Ermeni’dir. Hatta bir gün soruyor adama. “Siz iş saati dışında nasıl vakit geçirirsiniz?” Agop Paşa “Evli değilim. Annemle zaman geçiririm. Ata binmeyi severim.” Bunun üzerine sultan ona çok güzel bir at veriyor. Birkaç sene sonra at bir şeyden ürküp hızlanıyor ve Agop yere düşüyor. Ayağı üzengiye takılınca sürüklenirken başını taşa vurup ölüyor. Hamit Han, onun annesini ziyarete gidiyor.  Ağlıyor. Annesi sarılıyor ona. “Bir oğlum öldüyse padişah bir oğlum var.” Der. Hamit Han, bir kişiye Rum, Ermeni diye ayırmaz. Fark gözetmez. Devlet görevi neyi gerektiriyorsa onu yapar. (Soru üzerine) Hayır. Abdülhamit Han’ın annesi Ermeni değildir, Çerkez’dir. Kızlarının yazdığı kitaplar vardır. Son 200 yıldır Harem’e giren kadınlar Kafkas Kabilelerindendir; Gürcü ya da Çerkez. Terakki ortaya çıktığında hep ulus devlet zihniyeti ile ortaya çıktı. Bu sakat bir zihniyettir.

26-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Çok enteresan. Cemil Topuzlu diye bir zat var. İstanbul’da iki dönem belediye başkanlığı yapmıştır. Paris’te tıp okumuştur. “Seksen Yıllık Hatıralım” diye bir kitap yazmıştır. Diyor ki: “Beyoğlu’nda toplanırdık. Benden başka Türk yoktu. Biz Paris’te iken, onun(sultanın) aleyhine çalışırdık. O bize burs gönderirdi.

27-  Necip Fazıl; Kanuni zirvede bir cüce; Abdülhamit Han çukurda bir dev demiştir, evet. Ben ona öğrencilikte yaptım. Bana göre üstat Kanuni’yi tanımadığı için öyle dedi. Ve o dönemde her nedense Kanuni sevilmiyordu(herhalde her dönem bir padişaha anti-pati olma dönemiymiş.).  Kapitülasyonlar falan. Bana göre Kanuni çok büyük adamdır.

28-  Ahmet Şimşirgil: Sultana herkesin “Kızıl Sultan” dediği, konuşulamadığı o dönemlerde…  Nihat Atsız “Gök Sultan” diye ilk kez yazdı; Yılmaz Öztuna ‘da onun hakkını vermek suretiyle yazdı. Necip Fazıl ise “Ulu Hakan” dedi. Ama Necip Fazıl’ın şiir üstatlığı gibi tarih üstatlığı bir üstatlık değildir. Tarihte büyük hataları vardır. Okumayı sevmez.

29-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Hiçbir devlet yoktur ki istihbaratı olmasın. İstihbaratı olmayan devlet de yaşayamaz. Sultan Abdülhamit 33 sene bu teşkilat ile ilgilendi. Bir gün Sultan, Tahsin Paşa’yı yanına çağırır.  “Yarın İspanya’ya gideceksin. Yarın saraya gel, beraber kahvaltı yapacağız. Oradan da gidersin.” Demiş.  Gitmiş. Ona bir paket vermiş ve demiş ki “Bir ay sonra, İspanya’da Alman büyükelçisinin kızının düğünü var. O düğüne gidip, katılacaksın.  O akşam diyeceksin ki: Sultanım bunu gönderdi.”  O gece herkes hediyeleri açınca en güzel hediye sultanınki çıktı. Bir ay sonra ı elçi, dışişleri bakanı oldu.  Sultan uzak görüşlü biriydi.

30-  Ahmet Şimşirgil: Sultan evhamlı mı? Şöyle bakalım. Amcası Abdülaziz Han tahttan indirilip, şehit edildi. Sonra 5.Murat tahta çıkartıldı, indirildi. Arkasından Abdülhamit Han çıktı. Hemen akabinde Ali Suavi isyanı ortaya çıktı. Arka arkaya böyle durumlar olmuş. Sırf Abdülaziz Han’ın durumunu anlatmaya başlasak sabaha kadar konuşuruz. Tarihimizin en acılı olaylarından biridir.  Tüm bunların ardından tahta çıkınca siz düşünmez misiniz size ne yapacaklar? İstihbarat olmadan neyle ayakta duracaksınız? Dünya’da İngilizler cirit atıyor;30 bin casusu var. Abdülhamit Han’ın ise 20 bin hafiyesi/casusu var. Mesela sultana suikast düzenleyen kişi; Edward Jorris.  Bomba hadisesi 1905 yılında oldu. 26 kişi öldü, 58 kişi yaralandı. Abdülhamit Han, Edward Jorris’i casus olarak(suikasttan sonra) kullandığına dair belgeler ortaya çıktı. Zaten idam edemezdi çünkü kapitülasyonlar yüzünden yabancılar idam ile yargılanamıyor. Yabancı mahkemeler yapabiliyor. Dünyanın her yerinde Osmanlı casusları var. Amerika’da İslami dergi çıkıyor, arkasına bakıyorsunuz sultan var. Yardım ediyor onlara. IRA’nın yanında Abdülhamit Han. İngilizlerle mücadele içinde.  Tercüme Bürosu kurmuş. Dünyanın neresinde gazetede Osmanlı ve Sultan ile ilgili haber çıkıyor, Hamit Han’ın hemen haberi oluyor. Ve aleyhte ise derhal müdahalede bulunuyor.

31-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Mithat Paşa, ona ilk anayasayı sunduğunda hemen imzalamıyor.  Okuyor. 113.maddeyi ekliyor: Devleti tehlikede gördüğü an padişah anayasayı yürürlükten kaldırır. Fransız elçisinin Paris’e yazdığı mektuplarda şöyle yazıyor. Diyor ki: “Sultan Abdülhamit, Mithat Paşanın masonik ve Avrupa elçileri ile yaptığı toplantılarda onu edilgen bir halife yapıp, asıl idareyi kendi eline almak istediği için Sultan Abdülhamit anayasayı yürürlükten kaldırdı. “

32-  Ahmet Şimşirgil: Suikasttan önce Sultan, iki sene takip edilmiş. İki sene boyunca hiç değişmeyen hareket; Cuma selamlığından çıktıktan sonra 1 dakika 42 sn. sonra arabasında oluyor. Hiç değişmiyor. Bomba bu şekilde ayarlanıyor.  Sultan merdivenlere geliyor, şeyhülislam ile bir şey konuşuyor(soru sormuş). O şekilde kurtuluyor. Sultan “Bazen öyle komik istihbarat gelirdi ki onları dikkate almaz, hediye verirdim. Raporu kenara koyardım. Çünkü yarın önemli bir bilgiyi getirmeyebilirdi(kabul etmeseydi).”

33-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Bazı kitapları yasaklamıştır. İşte böyle Afgani gibi düşüncelerin olduğu; Osmanlı devleti bitmiştir, yenisi gerektir gibi şeyler…

34-  Ahmet Şimşirgil: Hilafetle ilgili çok kitap çıkıyor. İngilizler destekliyor. “İşte, hilafet Türklerin değildir. Onların olamaz.  Araplarındır.” Abdülhamit Han, bunlara karşı kitaplar yazdırtmıyor(yasaklıyor veya sansür uyguluyor.). 400 yıllık hilafeti elinizden aldıklarında Müslümanlar kime bağlanacak? Hindistan da ki vb. yerlerdeki Müslümanları dağıtmak, başsız bırakmak üzere çıkartılan hususlar. Onun için diyorum; yasaklanan kitabı söylediğiniz an üzerinde çok şeyler konuşulur. Elbette ki sansür var. Devleti bölüp, parçalamaya götüren eserleri yazdırıyorsa bunu kim yazdırıyor? Destek veriyor? Ne için yazıyor? Bunu bilirseniz elbette ki yasaklanır. Bugün Türkiye Cumhuriyet’ini bölecek, parçalayan bir eserler, yayınlar çıkarsa devlet buna ne yapması lazım? Hangi ülke yapmaz bunu? Çıksın, tüm devlet parçalansın diyen bir devlet başkanı, hükümdar olabilir mi?

35-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:   Oo, öyle şeyler oluyor ki(böyle kitapların varlığına izin verimesin de)! Siz gidin bir Amerika’da yazın bakalım. Fransa’da yaşadım. Orada yazın bakalım. Sınır dışı ederler. Kendi vatandaşı ise bir şekilde harcıyorlar.

36-  Ahmet Şimşirgil: Bir şey söyleyeceğim. Türkiye’deki olaylar dünya âleme reklam edildi. Konuşuldu. Almanya’yı kim duydu? Ne oldu Almanya da?

37-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Sultan Abdülhamit Han’ın 33 sene ayakta kalmasına sebep olan ki benim tez çalışmamdır, Pan-İslamizm’dir. O dönemde İngilizler, Fransızlar Çin’i işgal etmişler. Oradaki Budistler ile Müslümanlar bunlara karşı ayaklanıyor. İngiliz ve Fransızlar geliyor Abdülhamit’e diyorlar ki “Ya sen onlara söyle. Onlar Budist, biz ehli kitabız, size yakınız. Bu iyi değil.” Sultan “tamam, bir bakarız.” Deyip iki tane heyet çıkartıyor. Birisi Enver Paşa(başka bir Enver bu) liderliğinde gönderiyor, ondan önce Mehmet Ali hoca önderliğindeki heyeti gönderiyor. Oradaki Müslümanlara diyor ki” devam edin.”  Ve ne oluyor biliyor musunuz? İstanbul’da sultana karşı çalışan bir ulema heyeti var. İttihat Terakki yandaşı. Bildiri yayınlıyorlar “Sultan ehli kitapla değil, müşriklerle beraber oluyor.”

38-  Benim kanaatime göre Sultan, siyaset gereği, her bir tarikat ile ilişki kuruyor. Ama hiçbirinin müridi değil çünkü kendisi halife. Gidip mürit olamaz. Ama hepsiyle bu Pan-İslamizm olayını güdüyor. Bu şeyhlerin her biri başka yerde(mücadele içindeler düşmanla). Bu mücadeleri bu tarikat şeyhleri ile yapıyor hep. Fransız bir yazar.  ““Orta Asya(biraz boğuk söyledi asya olarak anladım)nın ücra köşelerine gidiyorum. Abdülhamit’in adamı var orada.”

39-  Bir şey anlatayım. Bizzat yaşadım. Tunus da bulunduğum sırada Osmanlı temsilcilerine beyden bozma “dey” denirdi. Onun oğluyla tanıştım. Eve götürdü yemeğe.  Dedi ki “Benim hurmalıklarım var. Geçen sana daha gittim. Gittik yemek yedik. Bedeviye dedim ki bir dua eder misin? “ Bedevi, bir şey bilmiyor ki. Demiş ki “Konstantiye de ki halifemizi de sen koru Ya Rabbi!”  Abdülhamit için.

40-  Ahmet Şimşirgil: Pan-İslamizm politikası diye şimdi diyorlar, siyaset falan. Aslında bu bir politika değildir. Bu Abdülhamit’in şahsiyetidir. Osmanlılar ehli sünnet, Hanefi inanca sahip ve başlangıçtan itibaren bunu koruyan bir devlettir. İngilizler son dönemlerde bunu yıkmak için bozuk din adamlarını etrafa yayıyorlar. Bunu yapınca da Abdülhamit Han kadar kitap bastıran , dağıtan ikinci bir padişah daha yoktur. En fazla onun döneminde yapılmıştır. Hatta İlmihaller köylere kadar gitmiştir.  Hatta Japonya’ya Ertuğrul gemisiyle dini kitaplar yollar. Bu onun inancıydı ve halifelik gereğidir.

41-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Hicaz demir yollarını yaptırıyor(borç içinde olduğu için devlet sponsor ile yapılıyor) ama Almanlara diyor ki “10 yıl sonra tüm bu fabrikaları (vs.) bize vereceksiniz. O şekilde yapılacak.”  Ama maalesef,  Jön Türkler bırakmadı, sultanı devirdiler.  Ama Medine’ye kadar gitti ray. Amacı Müslümanların rahatça hacca gitmesini, buluşmasını, konuşmasını sağlamak. Hatta diyor ki “Mekke’ye ulaşınca ben hacca gideceğim.”  

42-  Sultan o yöre (Siirt) hakkında harita yapmış. Hatta benim çocukluğumda da geldiler köyler de İngilizler, Amerikalılar sondaj vurup, kapatıp gittiler. Ama geçtiğimiz günlerde Siirt’e verimli bir kuyu açıldı. Bunları sultanın haritalarından esinlenerek yapıldı.

43-  Ahmet Şimşirgil: Yabancılar geliyor. Tarihi kazı çalışmaları yapmak istediklerini söyleyip izin istiyorlar. Padişah izin veriyor ve yanına da bir adam verip takibe aldırıyor. Adamlar doğuda kazılar yapıyorlar falan ve hediyeler gönderiyorlar padişaha eski eserler. Bir gün dikkatini çekip inceletiyor ki tarihi eser yerine eskitilmiş eser çıkıyor. Sahte yani. Araştırıyor adamlar bir yerleri kazıp kapatıyorlar. Petrol aradıklarını anlıyorlar.  İngilizleri çıkartıp Alman mühendisleri, Türk mühendisleri gönderiyor ve çalışmalar yaptırarak bu haritaları ortaya çıkartıyor. Tek tek tespit ettiriyor. 1974’de buraları Amerikalılar açtılar. Yabancılar petrol arama izni çıkmıştı o zamanlar. Açıp kapatıp “Verimli değil, petrol yok.” Deyip gidiyorlardı. Musul ve Kerkük petrollerinden anında haberi oluyor ve petrolün olduğu bölgeyi kendi öz parası(kişisel hazineleri vardır padişahların. Aylık maaş alırlar.) ile satın alıyor.  Filistin’i de; satılmaz kararları koydurdu. Yarın oralara müdahale etmesi gerektiğinde dünya hukuku gereği edebilmek için yapıyor bunu.

44-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: Evet. Abdülhamit Han siyah çarşafı yasakladı. Bir gün Cuma selamlığından çıkarken birkaç kadın görüyor böyle soruyor “Bu Hristiyanlar burada ne yapıyor? Rahibelerin işi ne? ” Adamlar diyor “Padişahım onlar Hristiyan değil, Müslüman.” Bunun üzerine siyah çarşaf yasaklanıyor. Beyaz ya da başka renk giyin. Mesele bu. Rengini değiştirmiştir. Rahibelere benzettiği için. Erzurum da hala beyaz giyerler.

45-  Ahmet Şimşirgil: İttihat ve Terakki iktidara gelirken şöyle bir düşünceleri var: Abdülhamit ne yaptıysa biz tersini yapacağız.  Tüm yaptıklarının yanlış olduğunu düşünüyorlar(çok tanıdık geldi. :D ). Ve ne yapıyorsa değiştirecekler. Akabinde (tahttan indirdiklerinde) neler yapıyorlar bakalım: İlk olarak sultan, balkanlarda kiliseler ayrılığını körüklüyor.  Bunlar gelince bunlara göre “tek millet” olması gerek herkes. Sanki 1000 yıldan sonra herkes bir anda Rumluğunu vs. unutacak. Bunları birleştirdiler. Bunun sonucu olarak Balkan harpleri ortaya çıktı. Sonuç malum. İkinci olarak Filistin’de toprak alımı yasaklanmıştı. Onlar serbest bıraktılar. İsrail kuruldu. Sonuç ortada.  Üçüncü olarak Şerif Hüseyin’i 25 yıl boyunca yanında tutmuştur padişah. Bunlar ise onu Mekke’ye yönetici olarak gönderdi, o da bir süre sonra isyana sürüklendi.

46-  Donanma için Abdülaziz Han zamanında en büyük 3.donanma denir. Devlet Abdülhamit Han tahta çıkmadan önce iflasını ilan etmişti. 1877-78 Rus Savaşına girdi Osmanlı.  Ruslar karşısında nasıl bir faaliyet gösterdi donanma? 3.büyük denilen donanma Ruslara karşı ciddi bir başarı gösteremedi.  Battı zaten. Donma da İngiltere’den alınmıştı. Bağımlı hale gelinmiş dışa karşı. Kim verecek? Kim gönderecek yenisini? Ne yapacak;  donanmayı gezdirecek mi? O da para.  Devlette para yok.

47-  Prof. İhsan Süreyya Sırma: O zamanlar ortada çürüyecek donanma yoktu aslında. Babası 15 yaşındayken tahta getirildi. Kandırıldı.  Mustafa Reşit Paşa “bir saray yaptıralım” diyerek Fransa’dan borç alındı ve Dolmabahçe Sarayı yapıldı(ilk borçlanmalar). Onun borçları da oğluna kaldı. Oğlu da onu ödemek için neler çekti. İttihatçılar Mustafa Reşit paşayı göklere çıkartıyorlar ama! Paşa, Tanzimat Fermanını 15 yaşındaki çocuğa imzalattı. Ondan sonra Dolmabahçe sarayının borçları…

48-  Ahmet Şimşirgil: 360 milyon civarındaki borç, Abdülhamit tahttan indirildiğinde 30 milyona düşmüştü. Diğer tarafta ise Filistin’de belli bir toprak karşılığı tüm borçlarını silmek isteyen dış güçler.

49-  Mustafa Kemal bir dönem İttihat Terakki içindeydi ama sonra baktı ki asker falan siyasete bu denli bulaşılıyor, tehlikeli görüp ayrıldı.

50-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Kitaplarda bizlere ne öğretmişler. İşte Mustafa Kemal 1919’da gemiyle Samsun’a kaçtı. Daha sonra arşiv belgelerine göre Atatürk diye bir kitap yayınlandı başbakanlıkta(12 Eylül Sonrasıydı). Bilmeden yaptılar herhalde bunu. Orada Mustafa Kemal’in 20 Mayıs 1919’da Samsun’dan Vahdettin Han’a  “Emrinizdeyim” diye bir telgraf var. Dolayısıyla kaçma falan yok. Vahdettin göndermiş onu Anadolu’ya.

51-  Ahmet Şimşirgil: Vahdettin Han, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderiyor. Bu, bugün net ve açık. Hatta İstanbul’da bütün alimleri topluyor. Tekke şeyhlerini topluyor. Ve özel olarak Anadolu’da çarpışan Kuvayi Milliye güçlerine dua edilmesini istiyor. Ha daha sonra siyaset icabı karşı karşı falan gelmişlerdir. Onun olayı ayrıdır. Ama bunlar anlatılırken birine vatan haini diğerine bilmem ne diyerek doğruya ulaşamayız.

52-  Prof. İhsan Süreyya Sırma:  Paris’te araştırma yaparken, Sultan Abdülhamit Han hakkında ne buldum biliyor musunuz? Divan-ı Abdülhamit Sami. Şair olduğunu bilmiyordum.  Selanik te iken yazmış. Kitabın resmini istedim. Dediler dışarıya veremeyiz siz getirin fotoğrafçıyı. Gittim getirdim. Ne o bayan, adam var ne de kitap. Dediler yok öyle bir kitap.